Markanın Oluşumu
"Dünyanın Türkiye algısını bir orkestra edasıyla yönetecek ortak bir markanın gerekli olduğunu fark ettik."
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi süreçte lider konumdaydı. İhracatın karar alma yetkisiyle küresel pazarlarda Türk ürünlerini temsil edecek bir Türkiye markası yaratma konusunda kararlıydı. Katkıları marka daha sadece gelişmekte olan bir fikir olduğu dönemden başlayıp markanın tanıtıldığı güne kadar devam etti. Nihat Zeybekçi süreci değerlendirdi ve markadan beklentilerini Türk Bakış Açısı ile paylaştı.

Türkiye İhracatçılar Meclisi ile birlikte "Türkiye, Discover the Potential" kampanyasının gelişim sürecini yönlendirdiniz. Markanın mimarlarından biri olarak süreci nasıl değerlendirirsiniz?
Bugüne kadar farklı şirket ve kuruluşlar farklı logolarla, farklı sloganlarla ve farklı çalışma modelleriyle ülkemizin tanıtımını yaptılar. Tanıtım gruplarında, fuarlarda, panellerde, kültürel ve turistik etkinliklerde farklı logolar kullanıldı ve farklı mesajlar verildi.
Bu nedenle, 2023 hedefleri doğrultusunda, yurt dışı reklamlarının etkisini artırmamız ve dünyanın her köşesinde ülkemiz hakkında aynı algının oluşmasına yardımcı olmamız gerekiyordu. 28 Şubat 2012 tarihinde düzenlenen 2. Sektörel Tanıtım Grupları Toplantısı'nda, tanıtım etkinliklerinde kullanılmak üzere, Türkiye vurgusu yapacak bir logo ve/veya slogan belirlemeye karar verdik.
Bu ortak konsept ve logonun destekleyici bir marka görevi gören, bu markanın bir parçası olan herhangi bir markaya değer katan güvenilir bir ana marka olmasını amaçladık. Bu logonun dış pazarlardaki tanıtım grupları tarafından yapılan her uluslararası sözleşmenin altına atılan bir imza olmasını istedik.
Türkiye logosunun ortaya çıkışı Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi ortaklığıyla iş adamlarını, sanayicileri, sanatkarları, akademisyenleri ve ilgili kurum ve kuruluşları bir araya getirerek, markalaşma danışmanlarının gözetimi altında gerçekleşti.
"Türkiye, Discover the Potential" logosu ve sloganının lansmanı Cumhurbaşkanımızın himayesinde, 28 Eylül 2014 tarihinde gerçekleşti. Şimdi dünyaya sanayi ve ekonomimizin, hizmet sektörümüzün kalitesinin, insan kaynaklarımızın, kültürümüzün ve sanatımızın gücünü bir kez daha, daha da etkili bir şekilde gösterme sırası bizde. Bu yeni logo ve sloganla Türkiye markasının algısını güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Sloganda yer alan "potential" ifadesini, yani gücü nasıl tanımlıyorsunuz?
Türkiye Markasındaki "potential" (güç) kavramı üretim kapasitemizi, ekonomik gücümüzü, birliğimizi, değerlerimizi, genç ve dinamik nüfusumuzu, medeniyetimizi, tarihimizi, Anadolu'nun eski çağlarını ve tüm bu duraklama yıllarından sonra farkına vardığımız gücümüzü sembolize ediyor. Bizi 2023 hedeflerine götüren tüm tarihimizi, deneyimlerimizi ve edinimlerimizi ifade etmek istedik.
Türkiye ihracat ve büyüme performansıyla biliniyor. Bu marka Türkiye ekonomisinin gelişimine nasıl bir etkide bulunacak?
Bilindiği üzere küresel göstergelerin yavaşlama sinyalleri verdiği bir dönemden geçiyoruz. Başka bir deyişle gelişmekte olan ülkelerin büyüme performanslarının düştüğü ve gelişmiş ülkelerin büyüme beklentilerinin aşağıya düştüğü bir dönem bu. Bir yandan da bölgemizde önemli ihracat piyasalarını kapsayan birtakım siyasi sorunlar ve belirsizlikler de yaşamaktayız. Yine de ülkemizin tüm bu negatif gelişmelere rağmen başarılı bir ekonomik büyüme performansı kat ettiği açıkça görülüyor.
İhracatımız her yıl artarak ilerliyor, fakat bu istikrarlı büyümeyi korumak için firmalarımız ihracata ve yenilikçi, ARGE odaklı, katma değerli "Türk Ürünlerinin" tüm dünyada kabul görmesini sağlayacak orta ve gelişmiş teknoloji ürünlere yatırım yapmaya odaklanmalıdır. Bugünlerde küresel ticarette başarının ve rekabet üstünlüğünün ön koşulu bu politikaları tutarlı bir şekilde uygulamaktır. Ekonomi Bakanlığı olarak, şirketlerimizi üretim, pazarlama, ihracat ve yatırım konularında her daim destekleyeceğimizin bir kez daha altını çizmek istiyorum.
"Yeni Türkiye" imajını kamu sektörü ve özel sektör olarak birlikte inşa ediyoruz. Yakın zamanda lansmanı yapılan ve ortak değerlerimizi, gücümüzü, potansiyelimizi sembolize eden "Türkiye, Discover the Potential" sloganının hem Türkiye Markasının imajını hem de Türkiye'nin kendi imajını güçlendireceğine inanıyorum.
Ulusal bir marka yaratmak ile Türkiye'nin pazarlama kapasitesi arasında nasıl bir ilişki bulunmaktadır? Bu marka tanıtıma ve marka bilincine nasıl katkı sağlayacak?
Küresel boyutta ulusal bir Türkiye Markası yaratmanın sonucu olarak Türkiye'nin etki alanı dünyadaki kültürel profillerin egemen olduğu tüketim ağlarına ve alışkanlıklarına doğru genişleyecek. Türkiye, tek logo ve tek slogan altında neredeyse tamamen aynı inancı, aynı kültürü ve aynı dili paylaşan geniş kültürel coğrafyasının getirdiği avantajlarla tüketim ağlarını kontrol etme ve tüketim alışkanlıkları yaratma fırsatından yararlanabilecek.
Günümüzde, kültürel coğrafyamız olarak tanımladığımız ve Avrupa, Orta Asya, Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya ve Afrika'yı kapsayan geniş alan nüfusuyla, ticaret hacmiyle ve sunduğu fırsatlarla Türkiye için büyük önem taşımaktadır. Bu alanlarda 1 milyar insan bulunmaktadır ve bu insanların tüketim alışkanları birbirleriyle benzerlik göstermektedir. Bizim amacımız kültürel coğrafyamızdaki ülkelerle ticari ve ekonomik ilişkilerimizi temel alan, iki taraf için de kazanç sağlayacak sıcak, güçlü ve kalıcı bağlar kurmaktır. "Türkiye, Discover the Potential" sloganının Türkiye'nin imajını güçlendirecek ve bahsettiğim konulara büyük katkı sağlayacak önemli bir rolü vardır.
Yeni markanın Türkiye'ye ve Türk şirketlerine sağlayacağı katkı hususundaki tahminleriniz nelerdir? Markalaşma ve katma değeri yüksek ürünlerin ihracatı arasındaki ilişki nedir?
İhracatımızın olumlu yöndeki katkılarını son dönemdeki dış talebin iyileşmesinde görebiliriz. İhracata dayalı büyümenin güçlü kalmasını sağlamak için şirketlerimizin ihracata dayalı büyüme stratejileri geliştirmesi ve yüksek katma değerli, yenilik odaklı ve markalaşmış ürünlerle ihracat piyasalarını genişletmeleri gerekmektedir. 2023 Türkiye İhracat Stratejisi ihracatımızın önümüzdeki on yıl boyunca ilerleyeceği yolu göstermektedir. Önceliklerimiz arasında mevcut ekonominin zayıf noktalarını en aza indirmek, üretim faktörlerinden daha etkili şekilde faydalanmak, yatırım ortamını iyileştirmek ve ihracat birim değerimizi artırmak için yenilik ve ARGE odaklı imalat ortamı yaratarak ihracatımızı tadil etmek bulunmaktadır. Yüksek teknoloji ürün ihracatımızın payını %3'ten %15'e çıkarmak büyük önem arz ediyor. Bu hedefi şık tasarım, yüksek teknoloji ve etkili marka yönetimini kapsayan katma değerli ürün imal ve ihraç ederek gerçekleştireceğiz.
Ekonomi Bakanlığı formülü yatırım-istihdam-üretim-ihracat şeklinde ifade edilen değer zincirinin her halkasının bütünlüğünden ve güçlendirilmesinden sorumludur. Kurduğumuz başarılı teşvik sistemiyle ihracatı geliştiriyor ve istihdam ve teknolojik geçişe odaklanıyoruz. İhracatın katma değerini artırmak için özellikle ürünlerin tanıtımı ve ihracatına önem veriyoruz. Bu bağlamda, dünya çapında bir marka haline gelme potansiyeli olan firmalarımıza onları güçlendirerek destek veriyoruz. Türkiye markasının firmalarımızı daha iyi bir konuma getireceğine ve küresel markalar olmalarında yardımcı olacağına inanıyoruz. Bu bağlamda Ekonomi Bakanlığı tarafından yürütülen TURQUALITY programı, Türkiye markasıyla birlikte yoluna daha güçlü bir şekilde devam edecektir.
Yalnızca kaliteye odaklanan, ARGE'ye yatırım yapan, otomasyon ve gelişimle verimliliği artıran girişimcilerin kalıcı markalar yaratabileceğine inanıyorum. Bugün dünyanın en önde gelen pazarlarında Türk markaları görebiliyoruz. Almanya, Rusya, İngiltere, ABD, Türki Cumhuriyetler, Kuzey Afrika, Uzak ve Orta Doğu'ya ihracatları %100 oranında artmış Türk şirketleri var ve bu şirketler geleceğe daha cesur bir şekilde bakmamızı sağlıyor.