Markanın Yorumu

Logo ve slogan Türkiye'nin ruhunu yansıtması amacıyla titizlikle tasarlandı. Derinliği basit bir şekilde yansıtabilmesi için yaratılacak imgenin basit ancak güçlü bir imge olması gerekiyordu.

Türkiye logosu çeşitli desenleri ve motifleri bir araya getiriyor. Kimi eski, kimi modern; her biri bir dönemi, gücü oluşturan kültürel mirasın ve Türk ruhunun birleşimini temsil eden desen ve motifler bunlar. Bütün bunların arasından ana motifi oluşturan bir tane desen öne çıkıyor.

Kufi yazısı çağdaş arap alfabesinin yakın akrabası olan ve adını İslam döneminin başlarında kültürel ve bilimsel merkezlerden biri olan Irak'taki Kufe şehrinden alan Nebati alfabesinden türetilmiştir.

İnsan birkaç karbon atomundan ibaret değildir. Ağaç sadece yaprak, dal ve kökler değildir. Fikir yalnızca birkaç kelimenin bir araya getirilmesiyle oluşmaz ve Türkiye de sadece toprak, su ve havadan ibaret değildir. Ateşi yakan, elementleri birbirine bağlayan ve maddeye "anlam" kazandıran ruhtur. Türkiye bu ruh sayesinde bir ülkeden çok daha fazlasıdır ve sinerjisi sadece kendisine başarı ve kararlılık kazandırmakla kalmaz, aynı ruhu paylaşan herkes de bu dinmek bilmeyen dinamizmden payını alır. Türkiye'de iki artı iki beş eder.
Tarihte ilk tarım faaliyetlerinin Anadolu'da başladığı yönünde güçlü kanıtlar bulunmaktadır. Üretim fazlası ilk şehir benzeri yerleşimlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Dünyadaki ilk şehir olduğuna inanılan Çatalhöyük Anadolu'nun verimli topraklarından çıkmıştır. Bu da büyüme demek ve bu büyüme de Hititlerden Osmanlılara kadar tüm Anadolu medeniyetlerinin ardındaki temel mekanizmayı oluşturuyordu. Bugün Türkiye aynı dinamizmle hareket ediyor, süregelen büyüme geleneğini modern araçlarla birleştirerek daha da büyüyor.
Avrupa ve Asya arasında bulunan Türkiye tam anlamıyla iki kültürel bölge arasında bir köprü görevi görüyor. İki bölgeyle de benzer kültürel motifleri ve temaları olan Türkiye geniş ve çeşitli tarihinin iki dilli bir çocuğu aslında. Medeniyetin öncülerine ev sahipliği yapan Anadolu aynı zamanda halkları ve kültürel farklılıkları da kucaklayarak en eşsiz ve zengin topraklardan biri haline gelmiştir. Tıpkı güneş gibi medeniyet de doğudan batıya doğru hareket eder ve Türkiye de güneş ışığından en çok faydalanan ülke konumundadır.
Türkiye'nin zengin ve renkli bir tarihi vardır, ancak bu Türkiye'nin rastgele renklerin gelişigüzel bir karışımı olduğu anlamına gelmez. Türkiye'nin peyzajındaki her bir renk yerli yerindedir ve görevini layığıyla yerine getirmektedir. Ustalıkla çizilmiş bir portreyi rastgele renk cümbüşünden ayıran da budur. Her renge bir rol vermeyi başaran Türkiye, el ele vermiş ve bütünleşmiş bir çeşitliliğin ahengini temsil etmektedir. Her bir kültürel ve tarihi motif uyum içinde görevini yerine getirerek birlikte Türkiye'yi özenle bir araya getirilmiş bir bölge olarak ortaya çıkarmaktadır.

Kuran'ın ilk yazmalarıyla başlayarak Kufi yazısı yaygın olarak kullanılmaktaydı. Bu Kufi yazmalarının çeşitli örnekleri günümüze kadar gelmiştir. Kufi uzun bir süre özellikle kutsal metinlerde öne çıkan bir yazıydı. Yaklaşık 11. yüzyıla kadar Kuranları çoğaltmak için kullanılan ana yazı biçimiydi.

Kufi yazısı, eşsiz ve estetik görüntüsü sayesinde yazma eserlerde kullanımı bittikten sonra da süslemelerde varlığını sürdürdü. Batılı sanatçıları bile etkisi altına aldı ve Kufi yazısından esinlenen pek çok taklitler ve bu yazıdan türetilen pek çok yeni yazı türü yaratıldı. Süsleme olarak kullanılan ve kufi harflerinin anlamsız taklitlerinden oluşan "Sahte Kufi" adlı bir olgu bile ortaya çıktı. Bu olgunun belki de en şaşırtıcı örneği Mercia (İngiltere) Kralı Offa zamanından kalma bir madeni parada görülebilir. Bu madeni parada sahte Kufi alfabesiyle yazılmış satırların arasında Latin efsanesi Offa Rex ("Kral Offa") görülmektedir. Kufi alfabesi bitişik Arap alfabesiyle karşılaştırıldığında oymada kullanılmak için daha uygun yapıya sahip olduğu için orta çağlarda pek çok Selçuklu ve Osmanlı örnekleri de dahil olmak üzere çoğunlukla taş anıtlarda ve madeni paralarda kullanılmıştır.

Para Anadolu'da keşfedildi. Kendinden sonra gelen tüm icatlar için bir çıkış noktası olarak görülebilecek bir icat. Dünyanın en önde gelen düşünürleri, alimleri ve mucitleri pek çok kez Anadolu kütüphanelerinde, saraylarında ve medreselerinde çalışmıştır. Günümüzde bu miras iyi yönlendirilmiş ve odaklanmış bir dinamizme dönüştürülmüştür.Türkiye'nin yenilikçi yaklaşımı Türkiye'yi çoktan bölgede lider konumuna getirmiş ve ülkeyi halen de yukarılara taşımaya devam etmektedir.
Dünya tarihi Türkiye'de doğmuştur diyebiliriz. Tarih kitabının ilk sayfasından itibaren Türkiye ve Türk halkı sıklıkla ana kahramanlar olarak ortaya çıkmış ve pek çok kez kilit rol üstlenmiştir. Sürekli aktif küresel bir aktör olarak Türkiye hiçbir zaman kendini dünyanın geri kalanından soyutlamamıştır, hiçbir zaman dünyadaki işkenceye, acıya ve sıkıntıya kayıtsız kalmamış, sırtını dönmemiştir. Türkiye'nin dünyanın ayrılmaz bir parçası olduğunu benimsediği gibi dünyanın da Türkiye'nin bir bütün olmasına ihtiyacı vardır.
Anadolu sadece Akdeniz ve Karadeniz ya da Avrupa ve Asya tektonik tabakalarını birleştirmekle kalmaz; Türkiye aynı zamanda ruh ile aklın, duygu ile mantığın, geçmişle geleceğin de buluşma noktasıdır. Türkiye dünyanın her yerinden gelen fikirlerin, inançların ve hayallerin buluşma noktası görevini görmüştür. Bugün, bu gücün temelleri üzerinde Türkiye, dünyanın iş adamları, sanatkarları, sporcuları ve düşünürleri için bir buluşma merkezi olacaktır.
Türkiye birliktelik ruhuyla kurulmuştur. Roma bilgeliğini, eski Anadolu ruhunu, Mezopotamya zanaatkarlığını, Orta Asya dinamizmini ve Avrupa'nın yenilikçi yaklaşımını miras almıştır. Kendi temellerinin birliktelikle atıldığının farkında olan Türkiye kolaylıkla ve hevesle kucak açıp uyum sağlar. İnsan Türkiye'de asla yabancı olamaz, yüzyıllar önce Mevlana'nın insanları bir olmaya davet ettiği gibi Türk geleneği de kim olursa olsun herkesi kendine davet eder.

Kufi sanatı siyah ve beyaz, ışık ve gölge arasındaki çarpıcı zıtlıkla; basit, geometrik çizgi ve köşelerle ince desenler ortaya çıkarmasıyla kendini gösterir. Kare veya geometrik Kufi yazısı mozaiklemede sıkça kullanılan oldukça basit dikdörtgen bir Kufi biçimidir. Allah'ın veya Kuran'dan surelerin isimlerini yazan mozaiklerle kaplı binaların, özellikle de Selçuklu döneminde inşa edilen binaların kalıntıları yaygın olarak görülmektedir.

Türk süsleme sanatındaki tarihi etkisiyle tutarlı olarak Kufi yazısının yansımaları yeni Türkiye logosunda açıkça görülebilir.

Kufi yazısı basitliği ve inceliği uyum içerisinde sunmaktadır. Güzelliği zıtlık ve derinlik sunan yapısından ileri gelmektedir. Bu yüzden de bu motif, pek çok zıt katmanı bir araya getiren bir ülke olan Türkiye'yi açıklamak için doğru bir motifti.